Prostat kanseri, yaşın ilerlemesiyle görülme sıklığı artan ve özellikle 80 yaş civarında zirve yapan bir kanser türüdür. Yaygın bir kanser türü olmasına rağmen genellikle yavaş ilerleyen ve ölümcül olmayan bir yapısı vardır. Prostat kanserlerinin yarısı, klinik olarak önem arz etmeyen, tedaviye acil ihtiyaç duymayan türdendir. Ancak diğer yarısı ciddi izlem ve tedavi gerektiren, klinik önemi yüksek kanserlerdir.

Prostat kanseri şüphesi taşıyan hastalar için ilk adım genellikle multiparametrik prostat MR tetkikidir. Bu MR ile belirlenen şüpheli bölgeler PI-RADS değerlendirmesiyle sınıflandırılır (PI-RADS 1-5). Özellikle PI-RADS kategorisi 3, 4 ve 5 olan bölgelere yönlendirilmiş biyopsi planlanır. Bu yüksek riskli bölgelerden, füzyon biyopsi tekniği kullanılarak doku örnekleri alınır.

Transektal prostat biyopsisi, genellikle ultrason yardımıyla belirlenen 12 farklı bölgeden doku örneği alınarak gerçekleştirilir. Ancak bu geleneksel biyopsi yöntemiyle, prostat kanserlerinin üçte biri klinik olarak önemsiz olarak saptanabilmekte ve bu durum gereksiz tedavilere yol açarak hastaların yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilmektedir. Multiparametrik prostat MR ile belirlenen klinik olarak önemli kanser odaklarına odaklı biyopsi yapılması, bu tür yanılgıları en aza indirgerken, kanserin doğru tanısının konulmasını kolaylaştırır.

Multiparametrik Prostat MR-TRUS Füzyon Biyopsisi, ileri teknoloji donanıma sahip bir yöntemdir ve prostat içerisinde potansiyel olarak klinik önem taşıyan kanser bölgelerini tespit ederek bu bölgelerden oldukça hassas biyopsi alınmasını sağlar. Bu yaklaşım, kanserli bölgelerin daha doğru bir şekilde tanımlanmasına ve gereksiz yere tekrar eden biyopsilere gerek duyulmamasına olanak tanır. Özellikle 0.5 cc ve üzeri büyüklükteki klinik önemi yüksek prostat kanserlerini tespitte multiparametrik MRI’nin doğruluğu oldukça yüksektir.

Prostat Biyopsisi Kimlere Yapılmalıdır?

Prostat kanserine yakalanma riski yüksek olan bireyler için, bu kanserin teşhisinde en kesin yöntem prostat biyopsisidir. Eğer kanın PSA (Prostat Spesifik Antijen) düzeyi anormal derecede yüksekse veya serbest/total PSA oranı %20’nin altındaysa, rektal muayene sırasında prostat dokusunda sertlik veya şüpheli lezyon tespit edildiyse, Multiparametrik prostat MR sonucunda PI-RADS değerlendirmesi 3, 4 veya 5 kategori alanları bulunmuşsa ya da genetik testler sonucu yüksek risk taşıyan veya aile geçmişi prostat kanseri olan (2’den fazla erkek üyede) bireyler, prostat biyopsisi için uygun adaylardır.

Biyopsi Öncesi Hazırlık: Prostat biyopsisinde meydana gelebilecek en yaygın komplikasyonlar, enfeksiyon ve kanamadır. Bu nedenle, bu girişimsel işlem öncesinde, idrarın temiz ve normal olduğundan emin olunmalıdır. Transrektal yöntemle gerçekleştirilen biyopsi için uluslararası standartlara göre, işlemden bir gün önce antibiyotik tedavisine başlanmalı ve biyopsi sonrasında da bu tedaviye üç gün daha devam edilmelidir. Biyopsiye başlamadan 1-2 saat önce barsak temizliği amacıyla lavman yapılması önerilir. Ayrıca, kanama riskini minimize etmek için hastaların kullandığı antikoagülan (kan sulandırıcı) ilaçların bir süreliğine durdurulması gerekebilir. Eğer bu ilaçların kesilmesi riskliyse, kısa etkili alternatif ilaçlara geçilebilir. Prostat biyopsisi lokal ya da genel anestezi (çoğunlukla füzyon biyopsisi için) ile gerçekleştirilebilir. İşlem öncesinde hastaların yaklaşık 6 saat süreyle aç kalmaları tavsiye edilir.

Prostat Biyopsisi Yöntemleri

Günümüzde prostat biyopsisi esas olarak iki temel yönteme dayanmaktadır: Klasik prostat biyopsisi ve füzyon prostat biyopsisi.

  1. Klasik Prostat Biyopsisi (Sistematik Biyopsi): Bu yaklaşım, transrektal ultrasonografi rehberliğinde, prostatın periferik zonunda, kanserin sık rastlandığı bölgelerden, belirli bir hedef olmaksızın alınan 12 örneklemeyi kapsar. Uygulamada, sağ ve sol bölgelerden sistematik olarak örnekler alınır. Bu yöntem, birçok üroloji uzmanı tarafından sıkça tercih edilmekte olup, biyopsi kararı alınmadan önce genellikle multiparametrik prostat MR gibi ek incelemelerle desteklenir.
  2. Füzyon Biyopsisi: Bu modern biyopsi yöntemi, teknolojik ilerlemelerle birlikte ortaya çıkmıştır. Artık, klasik prostat biyopsisinin yanı sıra, birçok sağlık merkezinde füzyon biyopsisi tercih edilmektedir. İlk olarak, hastalara multiparametrik prostat MR taraması yapılır. Bu taramadan elde edilen görüntülerde, yüksek riskli ve klinik olarak önemli olan şüpheli bölgeler (PIRADS Kategori 3,4 ve 5) radyolog tarafından işaretlenir. Daha sonra, genel anestezi veya sedasyon altında, ultrason probu hastanın perine veya rektum bölgesine yerleştirilir. Bu prob, MR görüntüleriyle eşleştirilerek şüpheli bölgelerden milimetrik doğrulukla biyopsi örnekleri alınır.

Füzyon biyopsisi sonrası, gerektiğinde klasik biyopsi de aynı oturumda gerçekleştirilebilir. Füzyon yöntemi, kanserli bölgelerin daha yüksek doğrulukla belirlenmesine olanak tanıyarak, tekrarlanan biyopsilere gerek duyulmasını azaltmaktadır. Füzyon biyopsisi, özellikle agresif prostat kanserlerinin daha doğru bir şekilde tespit edilmesinde etkili bir yöntemdir.

Füzyon Biyopsisi ve Klasik Prostat Biyopsisinin Karşılaştırılması

1. Yaklaşım ve Uygulama:

  • Klasik Biyopsi: Transrektal ultrason rehberliğinde, prostatın periferik zonunda belirli bir hedef gözetmeksizin örneklemeler alınır.
  • Füzyon Biyopsisi: Multiparametrik MR ile yüksek riskli bölgeler önceden işaretlenir. Gerçek zamanlı ultrason görüntüleri ile MR görüntüleri eşleştirilerek biyopsi, direkt kanser şüphesi olan odaklara yönlendirilir.

2. Tanı Başarısı:

  • Klasik Biyopsi: Kanserlerin yaklaşık %70-75’ini doğru olarak tespit edebilir.
  • Füzyon Biyopsisi: Tanı başarısı %95’in üzerindedir. Özellikle PSA yüksekliği olan ancak tekrarlayan biyopsilerde tümör saptanmayan hastalarda daha başarılıdır.

3. Komplikasyon Riski:

  • Klasik Biyopsi: Biyopside alınan parça sayısına bağlı olarak enfeksiyon ve septik komplikasyon riski, alınan koruyucu önlemlere rağmen nispeten yüksektir.
  • Füzyon Biyopsisi: Enfeksiyon ve diğer komplikasyon riskleri daha düşüktür.

4. Anestezi ve Konfor:

  • Klasik Biyopsi: Genellikle lokal anestezi altında yapılır.
  • Füzyon Biyopsisi: Çoğunlukla genel anestezi altında gerçekleştirilir, bu da hastaların daha az ağrı ve rahatsızlık hissetmelerini sağlar.

Sonuç olarak, her iki yöntemin de avantajları ve dezavantajları vardır. Ancak, füzyon biyopsisi, özellikle klinik olarak şüpheli durumlarda daha yüksek bir tanı başarısına sahip olup, komplikasyon riski daha düşük bir alternatif sunmaktadır. Uygulama tercihi, hastanın özelliklerine, doktorun tecrübesine ve mevcut teknolojik olanaklara bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.

Füzyon Prostat Biyopsi Uygulaması

Prostat biyopsisi, bir üroloji uzmanı ile radyoloji uzmanının ortak çalışmasıyla gerçekleştirilmektedir. Radyoloji uzmanının MR görüntüleri üzerinden işaretlemiş olduğu kanser şüphesi taşıyan bölgeler, füzyon prostat biyopsi cihazına aktarılır. Bu görüntüler, gerçek zamanlı ultrason görüntüleriyle eşleştirilerek hedeflenen bölgelerden, ister transrektal ister perineal yöntemle, yüksek doğrulukta biyopsi örnekleri alınır.

Füzyon biyopsisinin farklı uygulama teknikleri şunlardır:

  1. MR Altında Biyopsi: Bu yöntemde, MR görüntüleri kullanılarak kanser riski taşıyan bölgelerden direkt biyopsi alınır. Aynı seanstaki bu teknikle hem MR ile belirlenen bölgelerden hem de klasik-sistematik yöntemle prostat biyopsisi gerçekleştirilebilir. Ancak bu yöntemin genel kabul görmemesinin yanı sıra, globalde sadece %5 civarında bir uygulama oranı bulunmaktadır.
  2. Kognitif MR Biyopsi: Bu yöntemde, MR görüntülerinde belirlenen riskli bölgeler uzmanın zihninde tutularak, bu bölgelere transrektal ultrasonografi rehberliğinde biyopsi alınır. Ancak eğer prostat içerisinde birden fazla ve küçük boyutlarda şüpheli alanlar varsa, kognitif biyopsi yöntemi yetersiz kalabilir. Bu nedenle sıkça tercih edilen bir yöntem değildir.
  3. Yazılım Destekli MR-Ultrason Füzyon Biyopsi: Bu teknikte, MR’da işaretlenen kanser şüphesi taşıyan bölgelerin görüntüleri füzyon prostat biyopsi cihazına yüklenir. Özel bir yazılım yardımıyla bu görüntüler, ultrason ile eşleştirilir. Ultrason probu prostatın etrafında hareket ettirilirken, yazılım MR ve ultrason görüntülerini üst üste getirir. Bu birleştirilmiş görüntüler sayesinde, biyopsi iğneleri milimetrik hassasiyetle şüpheli bölgelere yönlendirilir ve gereken miktarda örnek alınır.

Sonuç olarak, füzyon prostat biyopsisi teknolojik yenilikler ve yazılımsal gelişmelerle prostat kanserinin erken ve doğru tanısında önemli bir rol oynamaktadır.