Prostat kanseri, erkekler arasında en sık görülen kanser türlerinden biri olarak, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli bir sağlık sorunu oluşturmaktadır. Özellikle yaş ilerledikçe prostat kanseri gelişme riski belirgin şekilde artmakta, bu da düzenli taramaların ve erken teşhisin önemini daha da vurgulamaktadır.

Prof. Dr. Fatih Yanaral’ın klinik deneyimlerinde de gözlemlendiği gibi, prostat kanseri çoğu zaman erken evrede belirti vermediği için düzenli kontrollerin önemi her geçen gün daha fazla anlaşılmaktadır. Erken dönemde teşhis edilen prostat kanserinin tedavi başarısı oldukça yüksektir, bu nedenle risk faktörlerine sahip bireylerin bilinçli hareket etmeleri büyük önem taşır.

Türkiye’de Prostat Kanseri Görülme Sıklığı

Türkiye’de prostat kanseri, erkeklerde akciğer kanserinden sonra en sık tanı konulan ikinci kanser türü olarak öne çıkmaktadır. Sağlık Bakanlığı ve ulusal kanser veri tabanlarından elde edilen 2022 yılı verilerine göre, yaşa göre standardize edilmiş prostat kanseri insidans oranı 100.000 erkek başına yaklaşık 35 olarak bildirilmiştir. Bu da ülkemizde her yıl ortalama 25.000 yeni prostat kanseri vakasının teşhis edildiği anlamına gelmektedir.

Yaş ilerledikçe prostat kanseri görülme riski kayda değer şekilde artmaktadır. 61–70 yaş grubundaki erkeklerde prostat kanseri teşhis oranı %46,9 iken, bu oran 71–80 yaş grubunda %53,4’e yükselmektedir. Bu veriler, özellikle 50 yaş ve üzeri erkeklerin düzenli PSA testleri ve ürolojik kontroller yaptırmasının ne kadar hayati olduğunu ortaya koymaktadır. Ailesinde prostat kanseri öyküsü bulunan bireylerde riskin daha da yüksek olması nedeniyle, bu kişilerin daha erken yaşlarda tarama programlarına dahil olmaları önerilmektedir.

Dünya Genelinde Prostat Kanseri Görülme Sıklığı

Dünya genelinde prostat kanseri sıklığı bölgeden bölgeye önemli farklılıklar göstermektedir. Globocan 2020 verilerine göre, dünya çapında her yıl yaklaşık 1,4 milyon erkeğe prostat kanseri teşhisi konulmakta ve bu sayı her geçen yıl artış göstermektedir. Kuzey Amerika, Avustralya ve Batı Avrupa gibi bölgelerde prostat kanseri insidansı, Asya ve Afrika ülkelerine göre oldukça yüksektir. Bu farkın temel nedenleri arasında yaşam süresinin uzunluğu, genetik yatkınlık, tarama programlarının yaygınlığı ve sağlık hizmetlerine erişim düzeyi yer almaktadır.

Avrupa ülkeleri arasında dahi prostat kanseri insidansında 20 kata varan farklar görülebilmektedir. Bu farklar, özellikle “aşırı teşhis” (overdiagnosis) ve tarama protokollerindeki farklılıklarla açıklanmaktadır. Örneğin, PSA testi gibi tarama yöntemlerinin daha yaygın kullanıldığı ülkelerde teşhis oranları daha yüksektir. Öte yandan, mortalite oranları (ölüm oranları) ülkeler arasında daha az değişkenlik göstermekte, bu da tanı ve tedavi süreçlerindeki etkinlik farklarını yansıtmaktadır.

Tanı ve Erken Teşhisin Önemi

Prostat kanseri erken evrelerde genellikle sessiz seyrettiğinden, çoğu zaman belirti vermeden ilerleyebilir. Bu nedenle özellikle 50 yaş üzerindeki erkeklerin, hiçbir şikayetleri olmasa dahi düzenli olarak PSA testi yaptırmaları büyük önem taşır. Ailesinde prostat kanseri öyküsü bulunan bireylerde ise tarama yaşı 40–45’lere kadar çekilebilmektedir.

Erken dönemde teşhis edilen prostat kanseri, günümüz modern tedavi yöntemleriyle tam şifa sağlanabilecek düzeydedir. Cerrahi, radyoterapi ve aktif izlem gibi seçenekler, hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve kanserin evresine göre bireyselleştirilerek uygulanmaktadır.

Prof. Dr. Fatih Yanaral’ın da vurguladığı gibi, her bireyin prostat sağlığına özel bir yaklaşım geliştirilmesi, başarılı sonuçlar elde edilmesinde kilit rol oynamaktadır.