Böbrek kanseri, böbreklerde kontrolsüz hücre büyümesi sonucu gelişen bir türdür. Böbrekler, vücudun atık ürünlerini süzerek idrar oluşturan ve vücutta su ve elektrolit dengesini sağlayan önemli organlardır. Böbrek kanseri çoğunlukla böbreğin idrar üreten kısmında, yani tubullerde başlar ve renal hücreli karsinom olarak adlandırılır. Bu kanser türü, tüm böbrek kanserlerinin %90’ını oluşturur.
Böbrek kanseri genellikle erken aşamada belirti vermez, bu yüzden çoğunlukla rastlantısal olarak tespit edilir. Ancak hastalığın ilerlemesiyle birlikte kanlı idrar, sırt ağrısı, kilo kaybı gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
Böbrek Kanseri: Nedenleri ve Risk Faktörleri
Böbrek kanseri, tıpkı diğer kanser türleri gibi, belirli bir nedeni olmayan bir hastalıktır. Ancak, hastalığın gelişiminde etkili olan bazı risk faktörleri vardır. Bu risk faktörlerinin varlığı, her zaman böbrek kanserinin ortaya çıkacağı anlamına gelmez. Bununla birlikte, bu faktörler kanser gelişimini tetikleyebilir. Aynı şekilde, risk faktörlerinin hiçbiri olmayan bireylerde de böbrek kanseri görülebilir. Böbrek kanserinin olası risk faktörleri aşağıda belirtilmiştir:
- Sigara Kullanımı: Sigara içen bireyler, içmeyenlere kıyasla böbrek kanseri riski taşırlar. Bu risk, sigaranın içilme süresi ve miktarı ile doğru orantılıdır. Hatta pasif içicilik dahi, böbrek kanseri riskini artırabilir. Sigaranın bırakılmasıyla birlikte, bu risk zaman içinde azalabilir.
- Obezite ve Beslenme Alışkanlıkları: Aşırı kilolu olmak, özellikle kadınlarda, böbrek kanseri ile ilişkilidir. Ayrıca, kilo verme süreci bu riski azaltabilir. Aşırı kilolu bireylerde, obezite seviyesi ne kadar yüksekse, böbrek kanseri riski de o kadar fazladır. D-vitamininin yetersizliği de bu riskin artmasına yol açabilir. Bunun yanı sıra, et ve süt ürünlerinin aşırı tüketilmesi, işlenmiş etler, aşırı kalorili gıdalar ve kızartılmış yiyecekler, böbrek kanseri riskini artırır. Bu tür beslenme alışkanlıkları olan kişiler, böbrek kanseri geliştirme riskine sahip olabilir. Vejetaryen beslenme şekli, bu riski azaltabilir. Vücut kitle indeksi arttıkça böbrek kanseri gelişim riski de artabilir.
- Düşük Fiziksel Aktivite: Fiziksel aktivitenin az olması böbrek kanseri riski ile bağlantılıdır. Fiziksel aktivite, özellikle kilo kontrolü sağlayarak, bu riski azaltabilir. Fiziksel aktivitenin, insülin direnci, büyüme faktörleri, hormonal dengesizlikler ve bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. Düzenli fiziksel aktivite ve spor, böbrek kanseri riskini azaltabilir.
- Hipertansiyon: Yüksek tansiyon, böbrek kanseri ile ilişkili bir durumdur. Ancak, bu ilişkinin hipertansiyon ilaçlarından mı yoksa yüksek tansiyon hastalığından mı kaynaklandığı tam olarak bilinmemektedir. Hipertansiyonu olan bireylerde böbrek kanseri daha sık görülür ve genellikle daha ciddi bir seyir izler. Hipertansiyon, böbreklerde hasara ve enflamasyona yol açarak, metabolik ve fonksiyonel değişikliklere neden olabilir. Bu değişiklikler, böbreklerin karsinojenlere karşı dirençsiz hale gelmesine yol açabilir.
- İlaç Kullanımı: Ağrı kesiciler ve anti-enflamatuar ilaçların düzensiz ve uzun süreli kullanımı, böbrek kanseri riskini artırabilir, ancak bu konuda görüşler farklılık gösterebilir. Özellikle fenasetin adlı ağrı kesicinin uzun süreli kullanımı, böbrek kanseri riski ile ilişkilendirilmiştir. Ayrıca, diüretikler (idrar söktürücüler) ve oral kontraseptifler (doğum kontrol hapları) kullanımı, özellikle kadınlarda böbrek kanseri riskini artırabilir.
- Mesleksel Faktörler: Böbrek kanseri gelişiminde mesleki etkenlerin rolü olduğu belirlenmiştir. Kimya, petrol, çelik, kurşun ve asbest endüstrilerinde çalışanların böbrek kanseri riski artabilir. Bu sektörlerde çalışanlar genellikle kanserojen kimyasallara maruz kalır (örneğin, asbest, kurşun, kadmiyum, organik çözücüler, aromatik hidrokarbonlar ve trikloretilen gibi). Bu kimyasallara maruziyet böbrek kanseri riskini belirgin bir şekilde artırabilir.
- Radyasyon ve Kanser İlaçları (Kemoterapi): Daha önce radyoterapi ve/veya kemoterapi tedavisi almış kişilerde, yıllar sonra ikincil olarak böbrek kanseri gelişme riski artar. Özellikle çocukluk döneminde bu tür tedaviler alan kişiler, ilerleyen yaşlarda böbrek kanserine yakalanma riski normal popülasyona göre 5-6 kat daha fazla olabilir. Ayrıca, herhangi bir nedenle Radyum-224 tedavisi alan kişilerin ileride böbrek kanserine yakalanma olasılığı da görece artar.
- Böbrek Hastalıkları: Kronik böbrek yetmezliği olan ve uzun süre diyaliz tedavisi alan kişiler, böbrek kisti hastalığı ve bazı böbrek enfeksiyonları olan kişiler, böbrek kanseri için majör risk faktörlerini oluşturur. Uzun süreli diyaliz tedavisi alan hastaların böbrek kanseri gelişme riski, normale göre 3-4 kat daha fazladır. Ayrıca, böbreğin kronik enfeksiyonları (taşlı veya taşsız) ve bazı viral hastalıklar da böbrek kanseri gelişiminde risk faktörü olarak kabul edilir.
- Organ Nakilleri: Böbrek nakli yapılan kişilerin böbrek kanserine yakalanma riski, kullanılan ilaçlar (immünosupresifler ve kortizon gibi) nedeniyle daha yüksek olabilir. Özellikle nakil sonrası kullanılan Sirolimus ilacı ile ilgili ayrıntılı çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
- Genetik ve Ailesel Faktörler: Böbrek kanserinin genetik etmenler bakımından iki farklı formu vardır: ailesel ve sporadik (rasgele). Birinci ve ikinci derece akrabalarında böbrek kanseri bulunan kişilerin bu hastalığa yakalanma riski, genel popülasyona kıyasla 3-4 kat daha yüksektir. Bu durum, genetik bir eğilim ve ailesel geçişin varlığını gösterir. Genetik mekanizmalar açısından bakıldığında, birçok genetik faktörün böbrek hücreli kanserlere yatkınlığı artırdığı belirlenmiştir. Genetik faktörlere bağlı olarak, ailesel olarak görülen, genellikle genç yaşta başlayan ve iki taraflı çok sayıda böbrek kanseri ile seyreden Von Hippel Lindau (VHL) hastalığı, bu duruma tipik bir örnektir. VHL geni, oksijen azlığı (hipoksi) durumunda biriken ve hipoksiye yanıt veren faktörleri (HIF) engeller. Eğer VHL geni işlevini yerine getiremezse, HIF birikir ve bu da kanser gelişimine yol açan bir dizi süreci tetikleyebilir.
Her ne kadar bu risk faktörlerinin varlığı, böbrek kanseri gelişme riskini artırsa da, bu faktörlerin varlığı kesinlikle kanser olacağınız anlamına gelmez. Kanser, birçok faktörün bir araya gelmesi sonucu gelişen karmaşık bir hastalıktır. Bireysel riskinizi anlamak ve yönetmek için düzenli sağlık kontrolü ve doktorunuzla açık bir iletişim oldukça önemlidir.